7 Ağustos 2008 Perşembe

can sıkıntısı

eski merdaneli çamaşır makinemize benziyorsun can sıkıntısı. o yeşildi en azından senin rengin bile yok.
parmağımın kapının arasına sıkışması bile daha eğlenceli bir şey, en azından yara bandı takıyor insan, onurlu bir yarası olduğunu gösteriyor herkese, senatöre gelcek kurşunu son anda önüne atlayarak kestiği için yaralanan korumanın yarasındanmış gibi davranıyor.. oysa sen bişiye yaramıyorsun can sıkıntısı. hiç onurun yok, gösterilmiyorsun bile, kurbağa yanaklı olmayı göze almak dışında..
boğucam seni, ben boğucam seni. birbirini boğmaya çalışırken yerde debelenen 2 insanın biri gözlerini pörtletene kadar delice çırpınmasına benziycek bu savaş. ama birinin ölmesi ve gözlerini pörtletmesi lazım. allan cezası, boğucam seni salak!

4 Ağustos 2008 Pazartesi

flatcast

16 çocuklu bir ailenin en büyük çocuğuyum. kapitalistim. ne beklersin ki başka..

ondört

12 çocuklu bir ailede 14.çocuk olarak dünyaya geldim. Adımı ondört koydular, akılda tutması kolay. Küçüklüğümü azıcık hatırlıyabiliyorum, annemin buruşuk göğüslerini ve yaşlı bir ineğe benzeyen bilgiye vakıf ve yorgun yüzünü, babamın bamya yiyişini, kardeşlerimin ağaçlara tırmanışını, birisi ağaçtan düşünce babamın sevinçle belki ölmüştür bir tanesi diye koşmasını.. hiç rahat değil 14 çocuk olmak. 12 kardeşken herşey kolaymış.. öyle anlattılar. oysa şimdi tuvalet sırası bekliyoruz, iyi beslenemiyoruz ve sevdiğim kız 7. büyük abimle evlendi. Kötü birşey 14. çocuk olmak, keşke 12. olabilseydim..

12. çocuk

12. çocuk olmak kötüdür. Az yemek düşer, hiçbir zaman istediğiniz kıyafeti tek başınıza giyemezsiniz, ya 12'niz birden ya da hiçbiriniz. Tuvalet için bile sıra beklersiniz. Abileriniz çoraplarınızı giyer ve asla ve asla National Geographic izleyemezsiniz evde.
12. çocuk olmak kötüdür, olmadan bilemezsiniz.
Nasıl birşeydir acaba 12. çocuk olmak..